Eskiden şu iyiydi, şu şöyleydi demeyi sevmem. Bana yaşlandığımı hatırlatıyor. Yaşlanmanın da kötü bir şey olmadığını da belirteyim. Eski bir komşumuz aradı. Hal hatır sonrası rahmetli babamla ilgili anısını benimle paylaştı. Hem hüzün bastı içimi, hem de gurur. İnsanın geçmişi ile gurur duyması iyi bir şeydir diye düşünüyorum. Komşumuz babam vefat ettiği yıl olan 1994’te 6 yaşında olmalı. Henüz okula bile gitmiyor. Evde tek eğlence televizyon. Babamın vefat ettiği gün anne babası televizyona kalın bir örtü çekerek taziye boyunca açmamışlar. Komşumuz ağlamış, sızlamış kabul etmemişler. Xal Remzan ölmüş, taziye var tv izleyemeyiz demişler.
İnsanın inanası gelmiyor. Bu zamanda taziye iki gün sürüyor. İki gün içinde en yakınları bile hayatlarını büyük oranda aksatmıyorlar. Nereden nereye?
Ax Kürdo ax, değerlerinizi ne çabuk tüketiyorsunuz? Çok tutucu değilim ama doğru olan gelenek ve göreneklerin bir kaç yılda buharlaşmasını da doğru bulmuyorum.
İnsan insanın yurdudur. İnsan var, duygular vardır ve dayanışma yaşatır.
İşte değer dediğimiz mesele budur. İnsana, komşuya, akrabaya, arkadaşa, işçiye, emekçiye ve bilene sahip çıkacak, acısını hissedeceksin.
Hissedeceksin ki insan insandan feyz ve neşe alsın.
Yoksa toplum koca bir esir kampına döner. Herkesin herkesi ezmeye çalıştığı kalabalık bir kamp. Çevresi ateşle, suyla ve dikenle kaplı bir alan. Geçmişi yad ederken, geleceği kolektif mantık çerçevesinde güzelleştirmek gerektiğine inanıyorum.
İnsanlara gülümseyin, komşularınızı sayın ve öfkeden uzak durun. Çünkü dün böyleydi, komşu evin yan direğiydi…
O direğe sahip çıkın…