Sınavlara dair bir kaç söz

Bu yıl yaklaşık 2,5 milyon gencimiz Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) heyecanıyla sınava girdi. Türkiye’nin dört bir yanında, hem binlerce aile hem de öğrenci büyük bir stres içinde iki gün boyunca ter döktüler. Öğrenciler içeride gelecekleri için ter dökerken, veliler okul önlerinde, duvar diplerinde, ağaç gölgelerinde adeta dokuz doğurdular. Özellikle veliler, tam bir çaresizlik içinde beklediler. Dua okuyan, ağlayan, kaygıyla iyi bir sonuç beklediler. Başarılı olan ya da olmayan, tüm öğrencilerin velileri aynı kaygıyı taşıdı. Düşünsenize, on iki yıllık emekleri 3 saate sığdırılmaya çalışılıyor. Öğrencinin hiç bir şekilde başının ağrımaması, sıcaktan etkilenmemesi, zamanında sınava yetişmesi ve en önemlisi rahatsızlanmaması gerekiyor. Bu faktörlerden herhangi biri yaşansa, gencecik insanların geleceği etkilenecek.

Oysa hepimiz biliyoruz ki hayatta sınavdan, hatta diplomadan daha önemli şeyler var. Mesela sağlık. Ne parayla satın alınabilir ne de diplomayla elde edilebilinir. Binlerce gencin adeta ölümüne yarıştığı sınavlar, öyle bir travma yaratmış ki, sınav öncesi ve sonrası zamanlarda her aile bunalıma giriyor. Bu durum yıllardır böyle devam ettiği de ortada.

Düşünün, Avrupa’daki bazı ülkelerde ailelerin çocukları varsa devlet o çocuklar için ödenek sağlıyor. Türkiye’de ise bırakın ödeneği, çocuğun okula devam etmesi bile çok ciddi bir harcama gerektiriyor. Ülkemizde herkes bu durumdan muzdarip. İktidarlar ise arada bir akıllarına gelirse, “Ne yapalım, binlerce öğrenci var? Sınavdan başka yol mu var?” gibi söylemlerle geçiştiriyorlar.

Yazık ki bu sınav gençleri çürütüyor, üretimsiz kılıyor, hayata bakış açılarını daraltıyor. Ne okuma alışkanlığı kalıyor ne de hedeflerinin peşinden koşan birileri. Herkes sınava kilitlenmiş durumda. Üniversite kapılarında biriken, mezun olan işsiz ordusu da cabası. Oysa hayatı kolaylaştırmak, gençleri bilim yuvalarına çekmek, onlara bunca sıkıntıyı çektirmekten çok daha kolaydır.

Mesele toplumsal yararı öne çekmek, insanları gerçek bir okulla tanıştırmak. İktidarlar bunu yapmıyor. Sorunu piyasa olarak görüyor, endüstirel bir sektör olarak görüyor. Sürekli kâr eden, artı değer yaratan bir sistemle işi kotarmaya çalışıyor. Bunun zararını hepimiz yaşıyoruz. Eğitim piyasalaştı mı, ortada gerçek anlamda bir eğitim kalmaz. Her şey parasal döngünün çarkına döner ve çarkın dişleri arasında kalır.

Okul sistemi insanı çürütüp, düşünmekten alı koyuyorsa sorun büyüktür. Bu gün yaşanan da budur ve tam olarak çürüyen sistemin ortaya çıkartıklarıdır.

Yorum bırakın