Sessizliğin Çığlığı

Korkunç sıcak bir günün sonuna doğru, hâlâ ortalığı kavuran güneş ışıkları, terk edilmiş köyü adeta tarih sahnesine çıkarıyordu. Yarı yıkık evlerin bir kısmı altın rengine bürünürken, diğerleri dağın gölgesine ve Fırat’ın sularına gömülmüştü. Güneşin değdiği taşlar som sarıya kesilmiş, geriye kalan duvarlar karanlıkta kalmıştı.

Nizip’e bağlı, Halfeti’nin komşusu olan bu eski yerleşim, taş ustalarının ellerinde hayat bulan evleriyle hâlâ ayakta… Ama artık yalnızca baykuşların ve fotoğraf tutkunlarının uğradığı ıssız bir köşe. Ermeni taş ustalarının izlerini taşıyan, Mezopotamya mimarisinin görkemini fısıldayan bu evler, gün batımını derin bir hüzünle karşılıyor. Sarsıcı bir sessizlik hâkim; baykuşlara yuva olmuş bu köy, Fırat’a nazır, dağa yaslanmış eski zamanların tanığı: Gamêj… Türkçe adıyla Kamışlı. Bugün, korkunç bir yalnızlığın kucağında.

Oysa bir zamanlar bu sokaklarda nice aşklar yaşandı, nice hayaller kuruldu, umutlar büyüdü. Şimdi ise her şey yalnızlık makamında dile geliyor. Birecik Barajı’nın yükselen suları köyleri ve kasabaları bir bir yuttu. Göl genişledikçe yemyeşil vadiler, bereketli topraklar yok oldu. Onlarca köy, tarihiyle birlikte sulara gömüldü… Geriye yalnızca baykuşların sesleri kaldı.

Baykuşların sesi, sessizliğin çığlığı ve tarihin iki yüzlülüğü kaldı.

Yorum bırakın