Uzun zamandır insanın içini ısıtacak, göğüs daralmasını giderecek bir yazı yazmak için zaman kolluyordum. Süren savaşlara, yapılan katliamlara, hak ihlallerine, küresel göçlere, açlık ve sefalete,işçi ölümlerine,insanlığa reva görülen zulme inat neşeli bir yazı olmasını istiyordum.
Bu nedenle dünya, köşe bucak arayıştaydım. İnat etmiştim. Neşeli bir yazı yazacaktım. Hiçbir şey bulamasam baharın insan içindeki kıpırtısını yazar, yüreklere seslenirdim.
Kendi gönlüme dair bir neşeden bahsetmiyorum. Biraz daha kapsayıcı, toplumun genelini mutlu edecek bir olay peşindeydim.
Sıcak bir tebessüm, içten gelen bir gülüş ama bütün yüreklere doğru akacak bir nehir arıyordum yeryüzünde. Umudun, barışın ve gerçekliğin tebessüme dönüşmesini görmek istiyordum.
Yüreğim yeryüzünün bütün coğrafyalarında atıyor, yangınlarda yanıyor, ateşte kavruluyor.
Mezopotamya, Anadolu, Ortadoğu ve giderek yeryüzünün geneli bir sancının basamakları gibi, dalga misali med ceziri yaşıyor, içinde yaşadığımız kaostan kurtulmak için bir ışık arıyor…
Ama her şey o kadar sıkıştırılmış ve katı ki ufacık bir ışık, bir tebessüm bile olağanüstü geliyor insana.
Bu nedenle uykusuz kalıyorum çoğunlukla. Sabahın köründe coğrafyamızdan başlayarak fotoğrafı okumaya çalışıyorum. Her şey o kadar can sıkıcı ki, beynimi çıkarıp atasım geliyor. Ama insan beynini istese de atamıyor, bir gerçeklik olarak insanın kafasında bir yaşam boyu duruyor.
Oysa insan güzel olanı görmek , dokunmak, yaşamak ister. Her zaman siyah rengi gören gözün beyne göndereceği simsiyah bir fotoğraftır.
Bu nedenle bütün renklerin armonisini görmek, yaşamak gerekiyor. Sağlık için, sağlam bir psikoloji için.
Erkenden güne karışmak, sokakları arşınlamak gerekiyor.
Sokak, yaşamın, aşkın ve kavganın ta kendisidir.
Ve aynı zamanda toplumun aynasıdır. İnsan neyse, sokak odur. Çünkü insanların oluşturduğu toplum sokakta büyür, sokakta şenlenir, hüzünlenir. Ne kadar kapanırsanız kapanın, sokak sizi etkiler, şekillendirir, size bir yön verir.
Sokaksız bir yaşam düşünemiyorum bile.
Uzattığımın farkındayım. Tebessüm edecek, içten içe sevinecek haber ulaştı evlere. Abartısız, törensiz olarak yansıdı sokaklara. Hükümetin Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme yasağını kaldırmasıyla yapılan avukat görüşü sonrası Öcalan’ın çağrısıyla onlarca tutuklu ve hükümlü açlık grevini bıraktı, ölüm orucuna son verdi.
Açlık grevlerini duymuş muydunuz?
Sanırım çoğumuz duymadık bile. Onlarca kişi altı aya yakın bir zamandır cezaevlerinde açlık grevindeydi . HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in 7 Kasım 2018 tarihinde Öcalan üzerindeki tecrittin kaldırılması amacıyla başlattığı açlık grevi, tam 200 gün sürdü. Leyla Güven’in açlık grevi kararından sonra sayısı 7 bin ile ifade edilen tutuklu ve hükümlü kendini açlığa yatırdı. Gün geçtikçe sağlıkları bozulan eylemcilerin ölüm sınırına yaklaştığı ve içlerinden 50’sinin geçen aydan bu yana ölüm orucuna başladıklarını da belirtmek gerekiyor.
Rakamlar size çok şey ifade etmeyebilir. Düşünebiliyor musunuz 7 bin insan, 200 gündür yemek yemedi, sadece sıvıyla beslendi.
Ya ölüm orucu, o daha da korkunç.
Ne yemek, ne de sıvı. Sadece su alınıyor eylem boyunca.
Bu altı aylık süreçte eylem çerçevesinde sekiz kişi öldü. Çoğu açlık grevi yapanları desteklemek amacıyla hayatlarına son verdiler.
Keşke kimseler ölmeden bu iş çözülebilseydi. Neyse daha çok kişi ölmeden ve insanların ölüm orucuna yattığı kritik kavşakta, ölümlere ramak kala açlık grevleri sonlandı, ölüm orucu bittirildi.
Sevindirici olan, iyi olan da bu zaten.İnsana umut veren bir gelişme. Arka planında ne tür bir siyasi tartışma var bilemem, her ne olursa olsun ölümlerin durdurulması önemlidir, kayda değerdir, iyidir. Lama cime gerek yok. Bence kimse ölüme yatmamalı, ölüm siyasetin bir aracı olmamalı. Başka araçlar, başka yöntemler bulmak için beynimizin sınırlarını zorlamalıyız.
Özcesi ölümlerini durdurmak, önüne geçmek erdemdir. Siyasetin, insan olmanın bir gereğidir.
İnsanların yaşayacaklarını bilmek, sağlıklarına kavuşacaklarını duymak her zaman kazandırıcıdır.
Benimseriz, benimsemeyiz her insanın, her düşüncenin sahip olduğu hakları kullanma hakkı var.
Güzel olan bu hakkı gönül rahatlığıyla kullanmaktır. Bu gün ölümler durdurulmuşsa bu iyidir, herkes için.
Sevgiyle, tebessümle kalın.
Yüreğine sağlık paylaştığın her güzel yazı için. Yazıların fotoğrafçılığa denk geliyor tam da anlattığın gibi. Keyifle bakıyor o fotoğraflara okuyucu, duyguyu yakalıyor. Daha sık yazı paylaştığın zaman sanırım yolculuk derinleşecek, okuyucunun bakmaktan keyif alacağı fotoğraflar çoğalacaktır. Selam ve sevgiler. Yazıyla dostluğun kadim olsun.
BeğenLiked by 1 kişi
Tşkler dosttum. Güç kattın…Slmlar
BeğenBeğen