Düşünce Tortosu ve Kültür…

Kültür meselesi yıllardır kafamı kurcalıyor. Zamam zaman içimden düşünür, tartışır, bir sonuca varmaya çalışırım. Kendi kendime zihnimdeki tahtaya yazar, çizer, sonra da silerim. Gerçi tortusu zihnimde kalır, bazen yeniden beynimde belirir…

Yıllar önce düşündüğüm, unuttuğum bir ayrıntı bile bazen kendiliğinden çıkar ortaya…

Toplumlar, coğrafyalar, diller, inançlar, yaşam biçimleri bir farklılık disiplini barındırıyor. Bazı şeyler farklı, bazı şeyler çok farklı.

Bunun gerçek bir ayrılık değil, ayırt etme ile ilgili olduğunu düşünürüm. Çünkü insan doğduğunda kendi rengini, dillini, inancını seçemiyor.

İçinde yaşadığı toplum, aile neyse kişi de aynı oluyor.

Bazı kalıtsal özellikler, toplumsal ilkeler, yaşam biçimleri adeta kodlanıyor, insanla birlikte yaşamına dahil oluyor.

Buna kültür demek mümkün sanırım.

İnsan bütün canlıların en karmaşık sosyal varlığıdır.

Yani konuştuğu dil, inancı ya da taşıdığı kültür onun varlığını oluşturur. Canlı olmaktan öte düşünsel bir mekanizmadır. Duygulardan oluşan, iyi ile kötüyü ayırt eden, düşünce üreten bir varlık…

Her toplumun, her insanın düşünce biçimi, yaşama bakışı farklı farklıdır. Bu aslında kültürel dokudur. İnsanı insan yapan, varlığını değerli kılan kültürel doku.

Varlık olmanın ana rahmi kültürdür. Dil ise kültürel varlığın ana rahminde büyüyen bir ağaçtır.İnsana, topluma dair ne varsa bu rahimde filizlenir, gelişir, kök verir, büyür.

Tıpkı ölümsüz bir ağaç misali. Her dalı, her yaprağı değerli olan bir ağaç gibi…

Kök toprağa kendini saldıkça, dallar serpilir, yapraklar daha bir yeşillenir.

Ağaç bu. Yıllarca yaşar. Su, toprak ve yeterli ısı varsa ve genetiği yaşamaya müsaade ediyorsa ağaç büyümesine devam eder. Kültür ise insana bağlıdır. Yaşaması, toprağa kök salması insana bağlıdır.  Ömrü de tabii. İnsan kültürel dokusunu, varlığında yaşatıp, taşıyorsa kültür büyümeye devam eder. Yıllar,asırlar, çağlar boyu devam eder yaşama.

Ağaçtan ötedir yani…Kökleri derine indikçe etkisi artar. Bu gün yaşantımızda var olan kültürel dokuların yaşının peşinde koşan antropologlar her araştırmada yeni bilgilere ulaşıyor.

Demek ki kültür tarihle eşdeğerdir, yaşıttır ve iç içedir, insanlık sürecidir.

Burada bir nokta koymak gerekiyor.

Belki yazımda çelişkiler olacak, yanlış tanımlamalar ve belki dağınık bir zihnin izleri olacak.

Biliyorum ve buna rağmen yazıyorum.

Belki birisi eksiklerimi tamamlar diye umut ediyorum. Umutla kalın…

 

 

 

İnsan aklını, duygularını ve sanatsal yeteneğini bir uyum içinde kullanarak, içinde bulunduğu varlık alanını ilmik ilmik işler. Buna kültür demek mümkündür. Öylesine yavaş, öylesine uzun sürer ki insan ömrü kelebek ömründen bile az gelir.culture_seeds_1140_553

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s