Tv’ler , gazeteler, internet siteleri gün yirmi dört saat haber, yorum ve araştırma yayınlıyor. Öylesine çok yazılıp, çiziliyor ki işin haddi hesabı yok.
Çok konuşuluyor, çok yazılıyor ama her nedense çoğunlukla herkes aynı düşünceleri söylüyor, aynı nakaratları yazıyor. Sanki değil, açık bir el, medyada söylenenlere ayar veriyor; dolayısıyla konuşulanlar, yazılanlar, çizilenler hep birinin aynısı, kes yapıştır türünden düşünceler.
Hükümet, hükümet ortakları, devlet kurumları neyi savunuyorsa akedemisyenler, profersörler, analistler aynı sözleri tekrar edip, duruyor. Sanki görevleri; olanları, olacakları detaylandırmak, biraz renklendirmek.
Her şey apaçık ortada. Ekranda konuşanlar, köşe yazanlar, araştırma yapanlar farklı bir düşünce belirtmek için değil, kendi konumunu güçlendirmek için konuşuyor ya da kalem oynatıyor. Herkesin bir hesabı, varmak istediği bir menzili var.
Hükümet, muhalefet ve genel olarak toplum bundan memnun sanırım.
Gerçek analizler yapmak, sorunları dolaysız ortaya koymak çoğu kişinin hesabına gelmiyor, bir ürkme, kaybetme korkusu var.
Hükümet kendi programını anlatıp, taraftarlarını çoğaltma peşinde iken, mühalefet de aynı hükümet gibi alınan kararlarının yanlışlığını kitlesine anlatma derdinde. Bu kısır döngü basına, üniversitelere, kültür kurumlarına, siyasetin bütün damarlarına sirayet etmiş görünüyor.
Yani birbirine benzeşme sözkonusu. Gerçek bir değerlendirmeden uzak, günü kurtarma hesabı yapılıyor. Herkes olup, bitenleri izliyor, gerçeklerden yüz çeviriyor.
Bu gerçeklerden yüz çevirme, toplumsal sorunları görmeme ortamı çürütüyor, sorunları ağırlaştırıyor.
Herkes zarar görüyor. Kimisi zararı yakıcı, yıkıcı bir şekilde yaşıyor, kimisi zarar gördüğünü bile bilmiyor. İktidarın yanında yer alanlar rahat, muhalefet tarafında yer alanlar ise diken üstünde.
Oysa bilim, gazetecilik etiği doğru olanı, gerçekleri görmeyi , dile getirmeyi gerektirir.
Bu hem toplum, hem hükümet, hem de muhalefet için doğru olandır.
Her konuşulanı doğru, her yazılanı yanlış görmek doğru bir tavır değildir.
Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek gerekiyor.
Toplumsal çürümenin önüne ancak böyle geçilir.
Her şey insanın gördüğü gibi olmayabilir. Görmediği ayrıntılar ve bazı gerçekler daha geniş bir açıyla olaylara bakmamızı gerektirebilir. Bu nedenle çoklu düşünme ve farklılıkları algılama düzeyi kazanmak önemlidir.
Özellikle de yönetenlerin toplumun homajen bir yapı olmadığını görmesi gerekiyor.
Çünkü demokrasi çoğulculuğu esas alır ve seçmenlere eleştiri hakkı verir.
Yoksa ne işe yarar konuşmanın, yazmanın ve düşünce üretmenin?
Fotoğraf: İndigo