Ben fotoğrafçılığa başladığımda analog makineler vardı. Flimli yani. Bu makineların çalışma mantığı, kamera içinde olan görüntüye duyarlı flim, perde açılıp kapandığında filime düşen ışığı kayeder, ortaya negatif denilen görüntü ortaya çıkardı. Bu negatif, analizör denilen bir makinede çok az kırmızı ışıkta yine duyarlı olan fotoğraf kağıdına aktarılır ve ışık yardımıyla elde edilen görüntü fotoğraf olarak kağıtta ölümsüzleşirdi. Bu gün arşivimizde olan siyah beyaz, hatta renkli fotoğrafların çoğu bu dediğim teknikle elde edilirdi. Sonra dijital yöntem keşfedildi. Sayısal fotoğraf dediğimiz bu günkü yöntem de aslında aynı mantıkla işler. Işığa duyarlı ve görüntüyü
belleğine kayıt yapan bir mekanizma. Yani fotoğrafın 200 yıllık serüveninin mantığı aslında değişmedi. Araçlar değişti, yöntemler geliştirildi. Hepsi bu…
