Güneş doğduğunda, hayat yeniden başlıyor sanki. Her şey eskinin aynısı ve tekrarı olsa da, zaman denilen kavram kendini yeniden üretiyor.
Yeniden, bir baştan bir başa.
Dün geçmiş zaman, içinde bulunduğumuz an şimdi ki zaman. Zaman aktıkça her şey eskiyor ve bazı kavramlar, eşyalar, değerler daha bir değer kazanıyor. Bazıları ise çürüyor, buharlaşıyor ve yok oluyor.
Her şey ama.
Geride kalan her şey, daha bir değerli.
Acı bile olsa.
Çünkü geçmişe varmak mümkün olmaz, yaşam geleceğe akar.
Her zaman…
Nokta…
Kalemin ve kâğıdın gücüne inanıyorum.
Kesinlikle insan duyguları kalpten parmaklara, parmaktan kaleme, kalemden kağıda akar.
Ne engel tanır, ne de sınır.
Akar durmadan.
Sınırlamak, durmak gerekse bile kağıda akar.
Oysa bilgisayar bir şeyleri eksik bırakır, akan ırmağa setler yerleştirir.
Soğuk ve duygusuzdur.
Eksik kalan nedir bilmiyorum ama teknolojinin akıllı araçları bir şeyleri eksik bırakır.
Kalem öyle değil, kesinlikle öyle değil.
Bir ruha ve derin duygulara sahip. Tıpkı canlılar gibi.
Kalem kağıtta gezinirken, sözcükler dans eder. Ne kuytu kalır, ne de mahrem. Her şey dile gelir.
Hiçbir şey kalemim yerini alamaz. İlk tabletten bu yana değişmez kuraldır. Kalem kılıçtan keskin, duygudan kalıcıdır.
Bu nedenle kalemle kağıdın izdivacında bütün kelimeler iç içe erir, yek vücut olur sonra yeniden ayrılır.
Olağanüstü bir dans gösterisi gibi.
Şimdi yeryüzü ezgilerinde, bütün sözcükler, bütün diller dansa durmakta yüreğimde.
Nokta…
