Bir süre önce sivil sayfalar için verdiğim roportajı sizinle paylaşmak istedim.

Çin’in Wuhan Kentinden dünyaya yayıldığı ileri sürülen covit 19 şu an dünya genelinde hızlı bir yayılma süreci gösteriyor. Ölü ve vaka sayısı an be an yükselirken, dünya genelinde işlerini kaybedenlerin sayısı da çığ gibi büyüyor. İşini kaybetmek ölüm kadar insanı sarsıyor ve derinden etkiliyor. İşsizlikle ilgili şunu söylemek mümkün:
“ İşsizlik ölümün diğer yüzüdür.”
Bu nedenle corana günlerinde özellikle güvencesi olmayan, gelirleri ürettikleri içeriklerin yayınlanması bağlı olann freelance gazeteciler için virüs kapmanın yanında, bir de aç kalma tehlikesi baş gösteriyor.
Ben 2017 yılında belediyede çalışırken, hukuksuz bir şekilde işimden KHK ile uzaklaştırıldım. O gün bu gün hukuki mücadelem davam ediyor. Üç yıldır işsizim. Çalışabileceğim bütün kapıları çalmama rağmen, sonuç alamadım. Bütün davalardan beraat etmeme rağmen, ama hala işime geri dönemedim.
Ben yıllardır amatör olarak fotoğraf çekiyor, gözlemlerimi yazıyor, zaman zaman değişik gazetelere yazı yazıyordum. Hiç birisinden para da almıyordum.
Ancak bu süreçte medya alanında iş aramama rağmen, bir sonuç alamadım. Ben de kendi adıma bir blog açarak fotoğraflarımı, fotoğraf hikayelerini paylaşmaya başladım. Bir süredir de insan hikayeleri üzerinde çalışıyorum. Bazen değişik medya kuruluşları yazılarımı yayınlıyor. Küçük de olsa ücret ödeyen var, ödemeyen var.
Yayınlandığında tarafıma bir telif ücreti ödense de rakamın çok düşük olduğunu herkes biliyor. Özellikle ülkemizde telif ücretlerinin oldukça düşük, bazen komik rakamlar olduğunu belirtmekte fayda var.
Serbest çalışan gazetecilerin bu açıdan işleri çok zor. İçerik üretmek için çok ciddi masraf ettikleri halde, ellerine geçen ücret devede kulak bile değil.
Güvence yok, sigorta yok, düzenli gelir yok, mekan yok.
Yok, yok, yok.
Dolayısıyla benim gibi freelance çalışan arkadaşların durumu gerçekten çok zor. Tekrar etmenin bir faydası var mıdır bilmiyorum ama serbest gazeteciler çok çalışıyor, az kazanıyor.
Bu nedenle çok zor şartlarda çalışan freelance gazetecilerin Korana Günlerinde rahat olmayacakları durumdan anlaşılıyor zaten. Binlerce insanın işini kaybettiği şu dönemde, zaten pamuk ipliğiyle gazetecilik yapanların zora girecekleri aşikâr. Herkesin eve kapandığı ve salgının giderek yayıldığı bir süreçte, içerik üretme, araştırma yapma sıkıntısı yaratıyor. Sokakta virüs kapma, ürettiği içeriği yayınlatamama sorunları bu günlerde daha büyük bir sorun haline geliyor.
Fotoğraf çekemiyor, görüşme yapamıyorsun. Yapmak istesen bile, insanlar tedirgin. Dolayısıyla benim gibi kendi başına takılanlar zaten süreçten en başta zarar görenler arasında. Örnek vermem gerekirse, uzun süredir üzerinden çalıştığım bir konu var. Konuya kaynaklık eden kişi yaşadığım kentten 500 km uzak ve bahsettiğim kişi oldukça yaşlı.
Yani görüşme yapmam hem haber konusu olan insan için , hem de benim için oldukça riskli. Dolayısıyla araştırma yaptığım konuyu sonuçlandıramıyorum. Buna benzer en az beş dosya masamda bekliyor. Ben bir fotoğrafçıyım. Evde içerik üretme mümkün olmadığı için, sokağa çıkmak lazım. Çıkarsam önce kendimi, sonra ailemi ve çevremi tehlikeye atmış olacağım.
Peki ne yapacağım?
Müracaat edeceğim bir kurum var mı?
Yok?
Destek alabileceğim bir oluşum, o da yok?
Bu günleri kendi başıma atlatmaktan başka bir yol görünmüyor.
Bunun için ülkemizde dayanışma kurumlarının organize edilmesi gerekiyor. Bu tür dönemlerde insanların ayakta kalmasını sağlayacak mekanizmalar örgütlemek sanırım gelecek açısında önemli. . Bunun için sistemli bir çalışma olmadığı ortada. Ya da ben böyle biliyorum, bana yansıyan bu.
Corana Viris günleri tümden işsiz kalmak anlamına geliyor. İçerik üretemeyen freelance gazetecilerin en temel problemi bu sanırım…
Dert yakınmak değil, çözüm aramak için kaleme alınmış bir çağrıdır bu. Kendi başına yol alan ve hiç yılmayan, üreten ve çalışan insanlar ne mutlu ki çözümü yine kendileri yaratıyor. Kendinize ve işinize inanıyor olmanız bu mücadelenin en önemli adımı, devamı gelsin ve daha güzel şeyler olsun.
BeğenLiked by 1 kişi