Süleyman Kemal Sili yazdı.
Bu kadar kötülük bir tek İnsana indirgenemez. Kötülüğün bu kadar yayılmasında bazılarının suçu ama bir çoğumuzun sorumluluğu vardır. Kötülük bir eylemdir ve her eylem gibi dönüştürücüdür. Sadece eyleme maruz kalanı dönüştürmez eylemde bulunanı da dönüştürür.
Filozoflar kötülüğün yüzeysel olduğunu belirtirler. Yüzeysel olması iyilik kadar derin olmaması aynı zamanda onun çok tehlikeli yanıdır. Mantar gibidir. Mantarda yüzeye yakın yetişir ve çabuk yayılır. Nasıl ki mantar her koşulda üremez ve hızla yayılmaz ise ki uygun sıcaklık ve nem gerekir kötülükte zor zamanlarda baskı korku dönemlerinde hızla yayılır.
Her insan özel yaşamında iyi bir baba ,iyi bir eş, iyi bir memur olabilir. Ama insanı insan yapan onun kamusal alandaki iyiliğidir. Diğer insanların yaşadığı ve maruz kaldığı kötülüğe karşı olan duyarlılığıdır. Bunun için ölçü öncelikle yapılan kötülüklere ortak olmamaktır. İnsanın aklı yüreği ve vicdanı yanında yargılama yetisi vardır. Kendisine sunulanı sorgulama yeteneği vardır. Bir başka ölçü kendine yapılmasını istemediğin şeyin bir başkasına yapılmasını istememektedir. Kötülüğü bilinçli olarak yapanlar olduğu gibi bu kötülüğe farkında olmadan katkı sunanlarda vardır. Bilinçli olarak kötülüğü işleyenler için bu bir tercih değil zorunluluktur. Çünkü başka yolları kalmamıştır. Oysa bir çok insan için bu bir tercihtir.
Zor zamanlarda iyi olmak demek öncelikle kötülüğe ortak olmamaktır. Kötülüğü sorgulamaktır. Eleştiriden korkmamaktır. İyi olmak, kötülüğe uğrayanı anlamaktır. Onu sormaktan, yanında olmaktan çekinmemektir. Kötülük herkesi vurur.
Kötülüğün bu kadar yaygınlaştığı ve sıradanlaştığı bir dönemde hiç kimsenin huzur bulma şansı yoktur.
İyiliğin de kötülüğünde ölçüsü ideolojilerin, kampların, mahallelerin değil vicdanın sesidir. Yeter ki onu dinleyelim. Çünkü, o kullanılmadıkça körelmektedir. Vicdanlarımızı körelterek sonuç almaya çalışıyorlar.
Her mahallenin kendi vicdanını sorgulama zamanlarından geçiyoruz. Bir musibet bin nasihattan iyidir.